reklam

Manşet

Başlıklar

Rus Toplumu

Yazar Unknown 29 Kasım 2015 Pazar 0 yorum
      Uzun bir dönemden sonra tekrar yazılara dönebildim.Yazacak çok fazla şey var,hem de bir çok alanda.Ama yazılara başlangıcı gündemsel bir konu olan ''Rusya Krizi'' yle açma gereksinimi duydum.Herhangi bir Türkiye-Rusya kıyaslaması veya siyasi eleştiri olmaksızın Rus Toplumunu incelemeyi hedef aldığım yazımla yeniden başlayalım.Herkese iyi okumalar..
     Rusya;tarihin eskitemediği az veya çok her dönem kendini hissetirebilmeyi becermiş olan insanların ülkesi.Deli Petro,Korkunç İvan gibi tarihi yöneticilere,Tolstoy ve Dostoyevski gibi bir çok yazara ev sahipliği yapan köklü bir coğrafya burası.Yabancılarda her daim merak, kimi zaman korku ve zorluk düşüncelerini uyandırmakla beraber güzel Rus kızları ve türlü vodkaları aklınıza getirebilir.Fakat biz bugün bunları ortaya çıkaran meselelerle ilgileneceğiz.
     Çok uzun zamandır bu halk varlığını sürdürse de gerek Avrupa ve Asya halklarının aralarında olmaları,gerek çok sayıda kollara ayrılmış olmaları ve en önemlisi kendi iç çatışmaları sebebiyle tarih sahnesine geç inmişlerdir.Büyük bir imparatorluk olmaları yönündeki adımlar tam da Timur'un Moğol Hanlıklar'ını dağıtması ile bölgede Moğollar'ın altında kalmış olan Rus Prenslikleri'nin rahatlaması ve Timur İmparatorluğu'nun çabuk dağılması ile otorite boşluğundan faydalanan prenslikler hızlı bir büyüme,gelişim ve birleşme sürecine girmiş,sonucunda ise bölgenin gücü olmuşlardır.Fakat dahası bütün bu süreçler günümüzdeki Rus halkının kültür ve karakterini oluşturmuştur.
     Asırlarını savaş,yoksulluk ve şiddetli hava şartlarında geçiren halk bunlardan çok önemli dersler almışlardır.Sert mizaçlı Rus insanı bunların harmanlanmasıyla ortaya çıkmıştır.Öyle ki bugün okuduğumuz Rus Edebiyatı tam da bunların sonucudur.En ünlü Rus yapıtlarındaki karakterleri hatırladığımızda yılların birikimini ne denli taşıdıkları hayret vericidir.
      Ekim Devrimi'ni bilirsiniz.Lenin önderliğinde başlayan bu hareket bugün bile etkisini yitirmemiştir.Çarlık Rusya'ya karşı halkın desteğini alan Lenin ve Bolşevikler uzun bir mücadele sonucunda SSCB'yi kurmuş ve dünyada ki değişim kaldığı yerde devam etmiştir.Bunların üstüne koca bir 2.Dünya Savaşı atlatılmış ve daha yeni olan bir devlet ilk sınavını vermiştir.
     Ekim Devrimi'nin patlak vermesinin sebebi de yukarıda bahsettiğim gibi Rus halkının yaşanmışlıklarıdır.O kadar uzun süren bir savaş ve yoksulluk dönemi vardır ki kaçınılmaz bir isyan kendini göstermiştir.Tüm bunların ışığında bugünki Rus toplumu oluşmuş ve geçmişin felaket günlerine dönmemek için olağanca gücüyle çabalayan bir Rusya'yı var etmiştir.
Devamını Oku...

Efsane Başkan Kennedy

Yazar Unknown 22 Eylül 2015 Salı 0 yorum

     Türkiye'ye yaklaşan bir erken seçim zamanındayız fakat sadece bizlere değil ABD'ye de bir seçim yaklaşıyor.Bu yüzden bugün konumuz ABD'nin efsane başkanlarından John F. Kennedy.
     İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllara gidelim.Dünya iki büyük savaş görmüş,çok sayıda devlet,imparatorluk çökmüş,dünya sınırları değişmişti.Bu değişimler sonucu yeni düzende dünya yeni iki süper güçle tanıştı:ABD vs SSCB.
    Başlarda iyiydi araları.Hitler'i alaşağı etmiş,hatta Hitler'in konuşma yaptığı balkonun önünde hep beraber zafer kutlamaları yapılmış bütün subaylar fotoğraflar çektirmişti.Ama her dönem olduğu gibi insanoğlunun açgözlülüğü onları yeni bir savaşa itti:Soğuk Savaş.
     Bir tarafta özgürlükçü ABD,diğer tarafta eşitlikçi SSCB dünyaya kendilerini empoze etmeye çalışıyorlardı.Nice insanlar bu yolda feda edilmişti.ABD astronotları ve SSCB kozmonotları,ajanlar,devlet görevlileri ve bunlara masum vatandaşlarda dahil.Bugün konumuz başka bir kurban olan tarihin hala unutamadığı başkan:John Fitzgerald Kennedy.
    John F. Kennedy,İrlanda asıllı bir Amerikalı.Dürüst,cesur ve doğrucu bir politikacı olmasıyla ünlendi.Soğuk savaşın tam ortasında büyük bir misyon yüklendi ve başkanlığa aday oldu.Az bir farkla rakibini geçerek başkan oldu.Halk onu çok sevdi.Korkunç Amerika algısını yıkmaya,SSCB,Küba ve Vietnam başta olmak üzere arasının hiç de iyi olmadığı ülkelerle ilişkileri düzeltme yoluna gidiyordu.Vietnam'dan çekilmeyi,soğuk savaşı bitirmeyi istedi.ABD'yi ele geçiren işe yaramaz bürokratları yok etmeye çalışarak herkeste sempati uyandıran kendi gibi dürüst bir ABD istedi.Fakat 22 Kasım 1963 günü Dallas'da halkının gözü önünde suikaste kurban gitti.Davalar açıldı,iddialar ortaya atıldı.Suçlanan kişi Lee Harvey Oswald adlı biriydi ve daha mahkemeye çıkarılamadan polislerin koruması altında olmasına rağmen Jack Ruby adlı kişi tarafından vurularak öldürüldü.Olayları araştırmak üzere birçok komisyon kuruldu.Fakat Kennedy'e birden fazla yerden ve açıdan ateş açılmış olmasına rağmen komisyon Oswald'ı suçlu buldu.
    Kenndy suikasti üstüne kitaplar yazıldı,filmler çekildi,davalar açıldı fakat konu kapanmıştı.Efsane başkan bu kez gerçekten ölmüştü...
Devamını Oku...

Ermeni Halkı ve Soykırım İddiaları

Yazar Unknown 9 Eylül 2015 Çarşamba 0 yorum
         Ermeni soykırımı iddiaları,yıllarca dillerde dolandı.Hala da dolanıyor.Türkiye ve Ermenistan arasındaki mesele olmaktan çıktı Papa,Rusya,ABD peşinen soykırım diyor artık.Bu mesele doğrudan doğruya 19.yüzyıl sonlarından bugüne kadar geldi ve daha devam edeceği çok açık.Ayrıca bugün Türkiye'nin yaşadığı sorunların bir kısmında etken olduğunu söylersek yanlış olmaz.
        Osmanlı'nın zayıflığının ortayı çıkması ve milliyetçi akımların büyük bir hızla yükseldiği dönemde Sırplar'ın,Bulgarlar'ın,Arnavutlar'ın ve Yunanlar'ın isyanı kanlı ama başarılı oldu.Ermeni halkına millet-i sadıka denirken,Ermeni halkıda kışkırtmalar ve milliyetçi akımlardan etkilendi.Fakat Ermeni halkıyla bu denli büyük sorunlar yaşanmasının temeli Ermeniler'in isyanlarının çok geç olması ve savaş yıllarına denk gelmesidir.İsyan eden diğer milletlerle açıkça savaşlar yaşanmasına rağmen,Ermeni halkıyla yaşananlar gerilla savaşıdır ve diğer ülkelerle savaş döneminde iyice artan gerilla eylemlerine Osmanlı hükümetinin cevabı gecikmez.
       19. yüzyılın sonlarında Osmanlı hükümeti ve Ermeni halkı arasında açık bir güvensizlik başgösterdi ve bu güvensizlik büyüdü.Avrupa'da eğitim alan Ermeni gençleri orada ki akımlardan etkilendi ve zaten olan güvensizlik sonucu Taşnak çeteleri kuruldu.İlk eylemleri köy korucularını öldürmek oldu.Zamanla hükümet ve Ermeni halkı arasında yaşanan gerilim,bölgede yaşayan Türk ve Kürt halklarını çembere aldı.Kürt aşiret liderleri ve Taşnak çeteleri arasında ittifaklar sözler alındı,fakat anlaşmazlıklar yaşandı ve karşılıklı olarak Ermeni çeteleri Kürt aşiret liderlerine suikastler düzenlerken,Kürt aşiretleri ise aynı şekilde cevaplar verdi.Bu ayrılık sonrası iyice artan gerilimler sonucu yaşanan sivil ölümleri rahatsızlığı iyice artırmıştır.
       Ozamanlar yaklaşık 1 milyon 600 ile 2 milyon arası bir Ermeni nüfusu tahmin edilmektedir.Osmanlı hükümeti savaş durumununda verdiği zorlu koşullar sonucu zorunlu göçle Ermeni halkı sürmeye karar verir.İddiaların temeli ise burada başlar yolda Ermeni halkını Osmanlı askerinin katlettiğini,iyi muamele edilmediğini iddia ederler.
      O dönemde bu meselerle ilgili en büyük kaynaklar Ermeniler'i destekleyen Rus arşivlerinde bulunmaktadır.Dönemin Rusya'sı Ermeni halkını kullanmaktadır.Gelen Rus askerlerini sevinçle karşılayan Ermeni halkı bir yana Taşnak çeteleri Rus ordusunda askeri eğitim görürler.Sadece Rusya değil,Güney'de ise Fransa işgalinde bulunan Anadolu topraklarında da Ermeni halkıyla Fransız askerleri arasında ittifaklar kurulur.
     Milli mücadelenin başarıya ulaşması sonucunda Ermeniler dünyanın farklı yerlerine giderler.Fransa işgalinde olan bölgedeki Ermeni halkının bir kısmı o dönem Türkiye'de yer almayan Hatay'a,bir kısmı Suriye'ye,diğer bir kısmı ise Fransız gemileriyle Karadeniz üzerinden Gürcistan'a oradan ise Erivan'a gider.Doğu Anadolu'da bulunan Ermeniler'in bir kısmı ise Ruslarla beraber bugünki Ermenistan'a göçerken,bir kısmı Amerika'ya,bir kısmı Balkanlar ve Avrupa'ya doğru göç eder.Anadolu'da ki Ermeni nüfusu çok büyük bir azalma yaşamıştır.Bugün Türkiye'de yaklaşık 40 bin civarında Ermeni asıllı Türk vatandaşı yaşamaktadır.Ayrıca Ermeni tarafının başka büyük bir iddiası ise kendilerinin zorla Müslümanlaştırıldığı ve zaman için Kürt aşiretleriyle karıştığıdır.
      Bugün bu konuya ilişkin belgelerin bir kısmı açılmışken bir kısmı açılmamıştır.Ve dünyada arşivlerden,belgelerden istediği sonucu alamayanlar hümanizm dersi vermeye başlarlar.Esas önemli olan Ermenistan'ın bir özür ve tazminat beklentisi içinde olduğudur.Eğer bir özür dilenmesi gerekiyorsa ''Almanlar Yahudiler'den,Amerikalılar Kızılderililer'den,Japonlar Koreliler'den özür dilemeli'' gibi uzun uzadıya bir tablo yazılabilir ve bütün milletlerin birbirine özür borcu vardır,bugün ise sadece Türkiye'den bir özür istenmektedir.Komik ve ironi dolu bir dünyada buna şaşırmamak gerekir.
Devamını Oku...

İlber Ortaylı Neden Büyük Bir Tarihçidir ?

Yazar Unknown 8 Eylül 2015 Salı 0 yorum
                      


   İlber Ortaylı'yı bilirsiniz.Kendisi şuan Halil İnalcıkla beraber Türkiye'nin tarih ikonudur.Kitaplarını okumasanız bile televizyon sayesinde bir çok programda sadece üniversite öğrencilerini değil halkı da bilgilendirme çabasında büyük bir akademisyendir.Bu yazım neden böyle birine ihtiyacımız olduğu ve hocanın yaşamına dair.
   Ortaylı 1947 Bregenz doğumlu,Kırım Tatar kökenlidir.Doğduktan kısa bir süre sonra Türkiye'ye gelmişler ve burda başarılı bir hayat baş göstermeye başlar.
    Daha 17 li yaşlarda kız kardeşiyle beraber Türkiye gezmelerine başlar ve büyük bir bilgi birikimine sahip olmaya başlar.Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazanır fakat memnun kalmaz ve Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçer.Buradayken tamamen entellektüel bir insana dönüşmeye başlamıştır.Günlerini kitaplarla,tiyatrolar ve yabancı dillerle ilgilenerek geçirir.Üniversiteye başladığında çok iyi bir Almanca bilgisi vardır.Fakülteyi bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Tarih bölümüne girer ve buraya devam ederken bir yandan Siyasal Bilgiler'de yüksek lisans yaparken bir yandan ODTÜ'de İngilizce hazırlık sınıfına devam eder.
    Ortaylı gittiği her yerde dikkat çeken bir insandır.Arkadaşlarının onunla ilgili anılarında bir çok yerde entellektüel birikimini nasıl ortaya koyduğu görülür.
     Çok az kişiye verilen Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Chicago Üniversitesi'ne gider ve burda Türkiye'nin başka büyük bir hocası,bu yıl itibariyle 100 yaşına girmiş olan Halil İnalcık'la çalışır.
      Ortaylı sürekli yurtdışı ziyaretleri yapar.Ünlü müzeler,operalar,tarihi mekanları bizzat görür.Daha genç yaşlarda akademisyenlerle bağlar kurar.
      İlber hocanın üniversite yıllarında ki arkadaşlarının söylediklerine göre çok yönlü birisidir.Kendi kendisine yabancı dillerde yetiştirir ve yeri geldiğinde dostlarında dersler alır.Bugün İlber hoca İngilizce,Almanca,Fransızca,Rusça ve İtalyanca'yı iyi derecede bilirken,orta derecede Slav dillerine,Farsça ve Arapçaya hakimdir.
      Ortaylı yıllarca kitaplar yazar.Televizyon programlarına katılır.Türkiye'yi bilinçlendirmek için çalışır.Kendisine politikaya atılma teklifleri gelmesine rağmen reddeder.Özellikle yandaş medya,yazarlar ve akademisyenlere boğulduğumuz şu günlerde İlber Ortaylı senelerden beri kitapları ve medyada  tam bir tarihçi gibi gereken herkesi eleştirmeyi bilmiştir.
      Bugün İlber Ortaylı gibi insanlara daha çok ihtiyacımız vardır.Özellikle akademisyenler beyin göçleri sonucu diğer ülkelere kaptırıldığı günlerde dünya çapında insanların ülkelerinde kalıp halkını bilinçlerdirmeye çalışmaları çok büyük bir takdir,saygı ve sevgiyi hak eder.
Devamını Oku...

Prim Yapma Amacıyla Yazılmış Gündeme Dair Yazı

Yazar Unknown 7 Eylül 2015 Pazartesi 0 yorum





      İnsani ilişkilerin sosyal medyada yürüdüğü bir dönemde kimilerine göre rant yapma kimilerine göre ellerinden gelen  sadece bu kadar  olduğu  için  yazarak ,üzülerek,dua ederek  tepki  koyulabilen bir durumda  güzel ülkem.Tıpkı bizim gibi.İronili bir başlığı buna ithafen seçtim.
      Bölgede eskiden yapılan yanlışlar olmasaydı dünya üstündeki hiçbir devlet bizden izinsiz Ortadoğu’da balon bile uçuramazdı.Fakat ne yazık ki  böyle bir konumda bulunamadığımız için geçmişten bugüne gelen siyasilerin beceriksizliği ve halkın bilinçsiz kesiminin kararları sonucu sivil,asker ayırt etmeden öldüren bir örgüte bile tam yetkiyle operasyonlar yapılamıyor,el mahkum denecek derecede askerlerimiz kaybediliyor ve buna sadece çene yorarak  tepki verebiliyoruz.Bunun en büyük sebebi geçen gün ki yazımda belirttiğim bir etkendir.O cümleyi bir daha yazma gereksinimi duyuyorum:’’Sokakta ki herhangi bir vatandaşa sorsan ülkesi için canını verir fakat yaşamının hiçbir döneminde ülkesi  ve kendisi için bundan daha basit şeyleri yapmaz’’.Çalışmadan,okumadan,güncel meselelere;özellikle ülkeyle ilgili olan durumlarda kafa yorulmadan geçen her gün ülkeye de onun için ‘’çalışıp,çabalayıp yıllarını harcamakla kalmayıp canını da veren her insanlara’’ bir hakarettir.Bu bilinçle hareket edilmeyen günler  göze batmasa bile bir yerden sonra patlayıp çok canlar yakacak bir bombanın düzeneği gibidir.Ülkenin gelişip insanın gelişmemesi de bu duruma hizmet eder.Basit bir örnek:
 ‘’Çin Halk Cumhuriyeti mahvolmuş bir düzendeyken,’’ülken için 1 saat bedava çalış’’ politikasıyla ilerleyip bugün dünyanın en büyük ikinci ekonomisi haline gelmiş ve Amerika’yı  tehditleriyle geri adımlar atmak zorunda bırakmıştır.’’Bunlar can vererek değil çalışarak ve emekle yapılır,yetmediği takdirde can da verilir.Tıpkı Milli Mücadele yıllarında yaşananlar gibi.
     Verilen şehitleri siyasi malzeme haline getiren her parti,siyasi malzeme haline getirmese bile susarak,tepkisiz kalarak kendilerine verilen milli irade temsil görevini yapamayan; iktidar ve muhalif vekiller halktan gereken  cevaplar alacaktır.
      Bugün varolmamıza neden olan,varını yoğunu feda eden her insana muazzem derecede şükran ve yüksek sorumluluklar borçluyuz..
Devamını Oku...

Askeri Dehalar ve Dünyaya Etkileri

Yazar Unknown 6 Eylül 2015 Pazar 0 yorum

      Tarih boyunca sayısız varolan devlet,halk,asker ve en önemlisi bunlar için mücadele eden komutan olmuştur ve günlük yaşamda her daim bu devletleri,halkları ve kurucularını birbiriyle karşılaştırıp ve kendi desteklediğimizin daha büyük olduğuna inanmışızdır.Sonuç olarak ''bizim devletimiz,halkımız ve liderimizden daha büyüğü olamaz'' anlayışı her daim vardır.Fakat bazı isimler vardır ki ister başka din,dil,ırktan olsun ister iyi ister kötü olsun inkar edilemez başarıları elde etmeyi bilmiştir.Belirli bir ölçekten sonra kim inkar edebilir ki bir insanın büyüklüğünü?
       Bugün ki yazım herhangi bir komutanı herhangi bir devleti içermiyor,tarihin en büyüklerini içeriyor.
       Bir isim vardır ki onu binlerce yıldır doğan her kişi duymuştur.Kimine göre zalim,barbar,kanla beslenen biri,kimine göre Tanrı'nın yeryüzüne gönderdiği ceza kimine göre ise sahiplenilmesi gereken en büyük asker ve ata.Fakat sevenlerinde ve sevmeyenlerinde ortada buluştuğu bir yargı vardır bu isim için;tarihin gördüğü en büyük asker ve yönetici.Bahsettiğimiz kişi Cengizhan.Tarihin gördüğü en hızlı yükselişi yapan,bilinen en büyük kara imparatorluğunun sahibi.
    Cengizhan' boşuna bu sıfatları almamıştır elbette.Onu ayıran faktörlere bakalım:
Cengizhan'ın babası kendisi 9 yaşındayken öldürülmüştür ve kabilesi dağılmıştır.Kısacası ne bir imparatorluk devralmış,ne bir destek kalmış etrafında.Sadece annesi ve kardeşleriyle yaşayarak büyümüştür.Anlayacağınız sıfırdan gelen bir insandır.
    Tarihin ilk posta teşkilatını kurmuştur ve aylar içinde ulaşan mektupları günlere indirmiştir bu olay 18.yüzyılda bile çok zor birşeyken bunu çok önceden akıl etmesi savaş meydanlarında haberleşmeyi en kısa süreye indirerek çok avantaj sağlamıştır.
    Yanına seçtiği isimleri karşıya farkettirmeden sadakat testlerine tabii tutar ve özenle seçer.
     Haritacılığı tiye alan bir Orta Asya toplumunda kesintisiz ve sürekli güncellenen haritalar kullanmıştır.
     Cengiz'i en farklı ve büyük yapan meseleye gelirsek;askeri deha dediğimiz kavram burda yatmaktadır.Savaşlarda,politikada her daim karşıyı şaşırtmış,zor durumlara sokan hamleler yapmıştır.Karşısında kendinden daima kalabalık bir ordu bulmuş fakat yenilgi yüzü görmemiştir.Zaten bu değil midir onu deha yapan?Eğer yenilseydi ne farkı olurdu diğerlerinden?
Bir örnek verelim;bugün dahi binler askere sahip birden fazla orduyu aynı zamanda hareket ettirip belirlenen noktada biraraya getirmek inanılmaz zor bir işlemdir.Fakat o dönemde iki farklı yerde ki  orduyu aynı zaman diliminde yola koydurarak bir yerde toplatmıştır.O günün haberleşmesini göze alırsanız ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız.Moğol İmparatorluğu bugün ki Moğolistan'dan Berlin kapılarına kadar ilerlemiştir.Özellikle sıfırdan gelerek seneler içinde bu yükselişi,şaşırtıcı askeri hamleleri,ordu kontrolünü kısacası bu imparatorluğun bu denli gücüne ulaşmasını bugün dahi anlayamıyoruz.
   

Prens Eugen;Osmanlı'ya yenilgi tokadını atan komutan.Ders kitaplarımızdaki bilgilerin ne derece kalitede olduğu bilinen bir durum.Eminim çoğunuz Zenta Muharebesi'nin adını bile duymamıştır.Neden?Çünkü büyük bir tokat yedik.Zenta'da bizden sayıca az bir orduya sahip olan Avusturya-Macaristan Prens'i Eugen çok ustaca bir stratejiyle savaşı kazandı.Osmanlı Ordu'sunu köprüden ordunun yarısı geçmiş diğer yarısı geçmemiş bir halde ani baskınla imha etmiş ve Osmanlı'nın yenilebilir olduğunu ispatlamıştır.Gerçek bir entellektüel olan Eugen sayısız eser ve kitabın sahibidir ve kendi için kütüphaneye sahiptir.Aslen Fransız olan Eugen,Fransa-Avusturya düşmanlığında kendine karşı oynanan oyunlara düşman tarafına komuta ederek büyük bir darbe vurmuştur ve adı çok anılmasa dahi askeri deha denilen olguya büyük bir örnek teşkil eder.
     Yazıyı Anadolu halkınca;alçak,topal,katil,din düşmanı gibi asılsız yakıştırmalara maruz bırakılmış  bir kişiyle bitirelim.Bahsi geçen dehamız Timurlu İmparatorluğu'nun kurucusu Timurlenk.Yazıyı çok fazla uzatmamak adına Timur'un Hindistan seferi sırasındaki dahiyane stratejisini yazarak bitirmek istiyorum.
     Hindistan seferi sırasında karşısında büyük bir fil ordusu gören Timur ve generalleri beklenilmeyen durum karşısında şok etkisiyle tartışmaktayken Timur tartışmayı bırakıp çadırına gider muharebenin ortası uyur.Normal olmayan bu hareket karşısında delirdiğine dair dedikodular çıkmakta gecikmez.Uyandığında ise delirmediği çok net anlaşılır.Savaştan birkaç saat önce çevredeki bütün develerin toplanmasını ister Timur ve bu develeri zincirlerle birbirine bağlatır.Daha sonra ise yanacak nekadar madde,çalı çırpı varsa toplatır ve bunları develerin üstüne bağlar.Develerin arkasına ise ellerinde meşale olan çerileri yerleştirir.Çerilerin arkasında okçular vardır ve onların arkasındada piyadeler.Savaş başlayıp fil taarruzu başladığın Timur'un işaretiyle develerin üstüdeki yükler ateşe verilir ve can havliyle yanan hayvanlar koşmaya başlar,birbirlerinden ayrılamayan develer karşıyı bir ateş çemberi gibi sarar ve ateşten korkan filler kaçmakla kalmaz kendi ordusundaki askerleri ezer.Bunun üstüne başlayan ok yağmuru ve sonra ki adımda yapılan piyade hücumuyla savaş inanılmaz bir şekilde kazanılır.
      Bahsettiğim kişiler ve olaylar askeri dehanın örnekleridir.İyi komutanlar her zaman varolmuştur fakat bu kişiler özeldirler ve diğer kişilerle kıyas dahi edilemezler.
Devamını Oku...

Cumhuriyetin Yeni Nesil İttihatçıları

Yazar Unknown 5 Eylül 2015 Cumartesi 0 yorum
               
    İttihatçılar'ı duymuşsunuzdur.Osmanlı'nın son dönemlerinde ortaya çıkmış,devletin politikalarını belirlemişlerdir.Her ne kadar imparatorluğun iyiliği için çalışan subaylardan,politikacılarından oluşan bir grup olsada,imparatorluğu felakete sürüklemiş bir topluluktur.Savaşa girmemizden tutun verilen topraklara kadar dolaylı etkileri olan insanlardır.İyi yanları var mıdır?Kesinlikle.Fakat konumuz çok başka bugün bu yüzden kötü etkenlerle devam etmek icap ediyor.
    İttihatçılar büyük bir Alman hayranıydı.Hatta öyle ki,Alman imparatorunun sözlerine,kendi hükümdarlarınınkinden daha fazla itimat ediyor.Padişaha duymadıkları saygıyı,Alman imparatoruna duyuyorlardı.
     Şimdi gelelim yeni nesil İttihatçılar'ın günümüzde yetişmesine:
Çoğu insan artniyetsiz olarak ülkesinin iyiliği ister.Fakat bunun için çeşitli yollar seçer.Bu yolları seçiminde kişiliğini beslediği besinler en önemli faktördür.Osmanlı'nın sonunu hazırlayan faktörleri biliyoruz:cehalet,geri kalmışlık,pozitif bilimlere verilen değer,sahte şeyhlerin halk üstündeki diktası gibi.
    Bu kadar tarih muhabetinin konuyla alakasına gelince;kendimin de içinde bulunduğu yetişen nesli değerlendirme amacı sadece.
     Ülkemiz gelişse de halkımız fikrimce pek gelişmiyor.Artık sadece yapmacık,sözde ve sadece cinselliği öne çıkaran müziklerin,televizyon da bahsedilen toz pembe hayatların esiri olan bir nesilin yetiştiğini anlamak için yılların tecrübesi olmak gerekmez.Artık şiirler yazılmıyor,artık kalıcı müzikler yok,düşündüren öğeler hayatın hiç bir alanında yok.Bu nedenle yetişen insanlar çok elit bir aileye sahip değilse bu hayat tarzına mahkum olarak yetişiyor.Sokaktaki çoğu insan bir asır önceki gibi ülkesi için canını verir ama hem kendisini hem ülkesini daha iyi hale getirmek için çaba sarfetmez.Şuan oluşan bu nesil ya Batı hayranlığıyla kavruluyor ya da Doğu hayranlığıyla.Bu aşırı tavırlar da bana İttihatçılar'ın Alman imparatoru,Osmanlı padişahı ve memleket sevgileri üçgenini hatırlatıyor.Herkes,herşey olup kendimiz olmadığımız sürece bu tür insanlar var olacaktır.Hangi millet olursa olsun ülkenin ortak kültürüyle bilgi,aşk,çalışkanlık yoğurulmadığı sürece bu İttihatçılar kuklalıklarıyla canımızı daha çok yakacaktır açık bir şekilde.
Devamını Oku...